Dünyanın sanırım en güzel şehirlerinden birini daha görme şansı yakaladım. Binaları, sokakları zaman tünelindeymişçesine dizilmiş. Üç nehrin birleştiği üçlü bir köprü var. Üzerinde dileğinizin olması için kilitler takıyorsunuz. Ben kalbimden diledim tüm güzellikleri… şehri gezerken rehber arkadaşım Daniel eşlik etti bana. Zamanım pek fazla olmadığı için görülmesi gereken yerleri birlikte dolaştık. Üniversite ve müzik okullarının binası, şehir kütüphanesi oldukça etkileyici binalar…
Nehir kenarlarındaki kahveler havanın da güzel olması sebebiyle cıvıl cıvıl görünüyordu. Maalesef akşam yemeği hazırlığı dolayısıyla kahve içme fırsatı bulamadım. Akşam yemeğimizde çorba, ızgaralar, sebze sote salatalar, özellikle makarna her zamanki gibi üç sosluydu. Mutfakta Boşnak arkadaşlarımız bize harika bir Boşnak böreği yaptılar. Böreğin içinden sadece kotaj – cottage peyniri ve yumurta vardı. Hamura o kadar ince açılmıştı ki yerken ağızda dağılıyordu. Tabii bu börekten beş tepsi pişirdik. Ertesi gün ramazanın ilk günü olması dolayısıyla hafif bir sahur yemeği hazırladım. Her zamanki gibi kahvaltı Boşnak böreği baş tacımız oldu. Slovenya mutfak ekibinin sıcak yaklaşımı ve istediğim menüyü doğru uygulamaları beni oldukça rahatlattı. Ana kampımız için güzel bir başlangıç yaptık. Tabii maçınız da BURAĞIN beşinci dakikada attığı golle morallerimiz yerindeydi. Ertesi gün kahvaltıdan sonra ana kampımız olan Fransa’nın Toulon yakınlarındaki Dolce Hotele varmak üzere yola çıktık.