Slovenya ertesi ana kampımız olan Fransa’nın Toulon yakınlarındaki Dolce Fregate Hotele varmak üzere yola çıktık. Marsilya havaalanında bizim UEFA karşıladı. Karşılama oldukça görkemli ve heyecan vericiydi. Çok sayıda polis ne güvenlik ekibi eşliğinde TOULON A doğru yola çıktık. Yol boyunca Akdeniz Bölgesi’nin tüm özelliklerini hissettim. Hatta Datça yolunun eşsiz çam ve biberiye kokan, bol yeşillikli manzarası eşliğinde. Otele vardığınızda manzara, kurbağa sesleri, rüzgarın uğultusu beni çocukluğuma götürdü. Tabii her zaman olduğu gibi önce restorana geçtik.
Restoran maceralarımın oldukça zorlayıcı tarafları olmasına rağmen, güzellikleri paylaşacağım… İstediğim düzende servis alabilmek için epeyce uğraştım. Farklı kültürlerin mutfakları özellikle “Fransız Mutfağı” olması işimi çok kolaylaştırmadı ama deneyim açısından paha biçilmezdi… Açık büfe sunumundan lezzetlere kadar Türk – Fransız sentezi yakaladık. Ben ne kadar Fransız Mutfağı deneyimliyorsam, onlar da o kadar Türk Mutfağı öğrenmeye çalıştılar. Onları en çok şaşırtan yemeklerden biri de kıymalı bezelye oldu. Fransızlar bol kıyma sosa az bezelye ekliyorlar ve bezelyeler neredeyse çiğ olarak servis ediliyor. Sebzelerin çok pişirilmesine ben de taraftar değilim ancak kallavi bir kıymalı bezelye yemeğinin de hakkını vermek lazım.
Provance’da müthiş deniz ürünleri var. Özellikle kabuklular, istiridye, çok Jumbo karidesler, ıstakozlar, yengeçler ve tabii müthiş taze balıklar… Kabukluları sirke ve limonla servis ediyorlar. Hatta istiridye için bizim kelle paça misali sirke sarımsak geliyor. Her gün deniz ürünleri mönüye girdi hal böyle olunca…
Sırada trüf mantarımız var. Özellikle risotto ve makarnalarda hepimizin gözdesi oldu. Sepet sepet gelen trüfler karşısında mutluluğumu gizlemedim açıkçası. Mutfak mücevherlerinden bana göre trüf… Her gün mönüye eklenen taze kuşkonmazlar, kişnişle tatlandırılan nohut salataları, akşamları bahçeye kurulan mangal yemeklerimizi keyifli hale getirdi. Hele o Fransız tatlıları yok mu?
Şekeri hayatımızdan çıkartmaya çalışırken az şekerli olarak deneyimledik. Ama her şeye rağmen bende kalıcı izler bıraktı… Provance’da kaldığımız otelin en büyük özelliği müthiş bir doğanın tam ortasında olması… Geceler bol yıldızlı ve ağustos böcekleriyle kurbağalar birbirleriyle yarışır halde… Her yerde lavantalar, kokulu otlar var. Hava iştah açıcı güzellikte ve Fransız Mutfağı, Türk Mutfağıyla iç içe…