BAKLA HİKAYESİ
M.Ö. 6000 li yıllardan bu yana sofralarımızda… Hatta adını tüm nohut, mercimek, fasulye grubuna vererek “baklagil” dedirtmiş. Ancak onlar kadar sofralarda, kitaplarda adı geçmemekte. Hatta fasulyenin bir türü olarak adlandırılmaktadır.
Yaşadığım yerde narenciye ve özellikle zeytin ağaçlarının altına bolca ekiliyor, toprağı azot bakımından zenginleştiriyor.
Protein bakımından zengin, idrar yollarını temizleyici ve böbrek fonksiyonlarını düzenleyici, bağışıklık sistemini güçlendirici, cilt ve kalp dostudur. Tok tutma özelliği dolaysı ile zayıflama diyetlerinde yer vermek gerekir. Ancak insülin direnci problemleri varsa, kan şekeri üzerindeki etkisi dolayısı ile dikkatli tüketmek gerekebilir.
Yapraklarından salata, baklanın kendisinden tencere yemekleri, salata, meze, unundan hamur işleri hazırlayarak mutfaklarımızda baharı yaşayabiliriz baklayla. Çiğ bakla taneleri tükettiğimizde ise baş dönmesi yaşatabileceğini de unutmamak gerekir.
Antik Mısır’da baklanın çabuk kararmasından ve kabuklarının açılıp içinin cehennemin kapısına benzetilmesinden dolayı din adamları baklaya izin vermezlermiş. Antik Yunan’da da baklada ölünün ruhunun gizlendiğine inanılırmış.
Bakla hem iyi şansı, hem de kötü şansı temsil ediyormuş. Kökeni Hindistan’a dayanan fallar baklayla açılıyor, sadece fal bakacak kişinin baklaya dokunması ve fal baktıracak kişinin tüm ruhsal enerjisinin baklaya geçtiğine inanılıyormuş.